Aşkın Şehri Paris Bölüm 4: Notre Dame Katedrali ve Çevresi

Paris’teki son günümüzde şehrin en önemli yapılarından biri olan Notre Dame Katedrali’ni ziyaret etmeyi planladık.

Notre Dame Katedrali’ni ziyaret etmeden önce Paris’teki son kahvaltımız için Coutume Cafe’ye gittik. Le Bon Marché ve Les Invalides arasında popüler bir bölgede yer alan mekana giderken Parizyen birçok mağaza ve restorana rastladık. Eğer sokak fotoğrafçılığı sizin için bir aşksa Paris’te bu aşkı doruklarda yaşayacaksınız.


Coutume Cafe’de nefis bir kahve-kahvaltı yaptıktan sonra yine yürüyerek Notre Dame Katedrali’ne doğru yola koyulduk.
Seine Nehri kıyısında Cite Adası’nda inşa edilen dünyaca ünlü Notre Dame Katedrali’ni ziyaret etmeden önce çevresindeki mekanları gezdik. İkonik fotoğraf noktalarını keşfettik.
Odette
Odette, Paris’in ironik fotoğraf noktalarından birisi. Kendisi aslında bir meşhur ‘cream puf’ dükkanı. 3 katlı minik bir apartmana yerleşen Odette’nin yerleşimi ve renkleri Paris’in sembolü gibi olmuş. 77 Rue Galende’de yer alan Odette, Notre Dame Katedrali’ne çok yakın bir yerde. Sadece fotoğraf çekmeyip ‘cream puf’lardan denemek isterseniz; en üst katına çıkıp, oradaki küçük pencereden Notre Dame Katedrali’ni seyrederek puflarınızı yiyebilirsiniz.

Shakespeare and Company
‘Before Sunset’ ve ‘Midnight in Paris‘ filminde izleyip aşık olduğumuz kitapçı Shakespeare and Company’de dolaşmak Paris’te beni en mutlu eden anlardan biriydi. Seine Nehri kıyısında Notre Dame Katedrali’nin çaprazında yer alan kitapçıyı çok rahat bulduk. Dışı da içi de beni benden aldı. Kitapseverler için küçücük, sıcacık tam bir cennet…

İçeri girdiğiniz andan itibaren bir zaman makinasında seyahat ediyor gibisiniz. Merdivenlerinden yukarı çıkınca küçük bir okuma salonu var. Biz yer bulamadık ama bulursanız bu katta bulunan kitaplardan birini alıp uzun uzun kitap okumanızı öneririm.
Dışarıda da bir kafesi bulunan kitapçıda eğer içerideki kitap kokusundan ayrılabilirseniz birşeyler içebilirsiniz. İkinci el İngilizce kitapları uygun bir fiyata alabileceğiniz mekan da yeni basım kitaplar da bulunuyor.
Notre Dame Katedrali
Notre Dame müzikali ile zihinlerimizde yer eden, Paris’in gotik mimariye sahip ve görkemli katedralini ziyaret vakti gelmişti. Yürüyerek geldiğimiz katedrale metro ile gelmek isterseniz 4 numaralı metroyu kullanıp, Cite durağında inebilirsiniz.
Paris’in merkezi olarak görülen Cite Adası’nda her taraftan harika görülen Notre Dame Katedrali’ni bulmak hiç zor olmadı. Girişin ücretsiz olduğu katedrale girmek için sadece biraz sıra beklemek gerekiyor. Sıra beklerken müthiş ön cephesini inceleyebilirsiniz. Notre Dame Katedrali’nin ön cephesinde üç büyük giriş yer alıyor ve burada kapıların üstünde İncil’den üç farklı hikaye anlatılıyor. Sol kapıda Kutsal Bakire, orta kapıda tahta yeniden çıkan İsa, sağ kapıda ise Meryem Ana’nın annesi anlatılıyor.

Biz beklerken bu hikayeleri telefonumuza Piri Guide sesli rehber aplikasyonunu indirerek Saffet Emre Tonguç’un sesinden dinlendik. Hatta katedralin içini de yine bu rehberle gezdik.

Notre Dame Katedrali’nin içine girince büyüleniyorsunuz. Gotik mimari katedraller her zaman beni etkilemiştir. Notre Dame Katedrali de bunun ilk ve en güzel örneklerinden biri.
Uzun uzun içini gezdiğimiz katedralin kulesine çıkmadık. Eğer çıkmak isterseniz online olarak veya katedral girişinden kişi başı 8.5 euro’ya bilet alabilirsiniz. Kuleye çıktığınızda 360 derece bir Paris manzarası sizi karşılayacak.

Notre Dame Katedrali’nde ‘zero point’ taşı bulunuyor. Yani Paris’in 0 noktası, merkezi demek. Buraya gelenlerin Paris’e tekrar geleceği şeklinde bir inanış da var. Bakalım gerçek olacak mı göreceğiz 🙂
Saint Germain ve Cafe de Flore, Poilâne
Paris’in en eski semtlerinden Saint Germain’e Notre Dame Katedrali ziyareti sonrası yürüyerek gittik.

Lüks mağazaların, kitapçıların ve kafelerin bulunduğu bölge son zamanlarda daha da popüler olmuştu.


İkonik kafelerle dolu bölgede bizim ilk tercihimiz tarihi bir geçmişi olan bir Fransız kafesi Cafe de Flore oldu.
1880’den bu yana açık olan ve Jean-Paul Sartre, Picasso, Albert Camus gibi ünlü yazarları ağırlayan kafe de zor da olsa bir yer bulduk.

Meşhur sıcak çikolatasından ısmarladık. Dışarıda yağan yağmur ve şemsiyeleriyle gezen Parislileri izlerken sıcak çikolatamızı yudumladık. Yaşadığımız en Parizyen anlardan biriydi. Tüm bir günü burada geçirebilirdim.

Tabii zaman kısıtlılığından tüm günümüzü burada geçiremedik. Ağzımıza bir parmak bal çalındıktan sonra yakınlarda bulunan ekşi maya ekmekleri ile ünlü Poilâne’e uğradık.

Burası ünlü bir fırındı ve kendimize birkaç dilim nefis ekşi maya ekmek ve kurabiyesinden aldık. Buradan geçerken uğramayı sakın unutmayın!

Le Marais ve Miznon, L’eclair de Genie
Le Marais, Paris’in tarihi ve günümüzde yükseliş gösteren bölgesi. Hipster ve LGBT üyelerinin son zamanlarda daha çok tercih ettiği bölge kültür-sanat bölgesi olarak gözde durumda. Notre Dame Katedrali sonrasında St Germain gibi Le Marais de yürüyerek gidilebilecek kadar yakın.
Bu bölgeyi gezerken acıktığımız için iyi bir yemek arayışına girdik. Karşımıza bir İsrail Restoranı olan Miznon çıktı.

Miznon’un bohem mekanı, pencerelerinde tablo gibi yerleştirilmiş ve mekanın her yerine dağılmış sebzelerini çok sevdik! Lokallerin tercih ettiği mekanda kolayca yer bulduk. Izgara karnabahar ve tatlı patates mekanın en sevilenleri arasındaydı.

Biz ızgara tatlı patates ile ev yapımı pota ekmeği arasında köfte yemeği tercih ettik. Yediğimiz herşey çok başarılıydı. Bir daha gidersek uğrayacağımız mekanlar arasına girdi Miznon. Ayrıca bu yıl 2.şubesini St Martin Kanalı’na açmış. O bölgede gezerken yeni şubesi de görülebilir.

Bu güzel yemekten sonra tabii ki sıra tatlıdaydı. Güzel bir ekler için önerilen Le Marais’te yer alan L’Éclair de Génie’ye uğradık.

Burası sadece paketli satış mekanı maalesef oturup yeme imkanı yok. Şirin dükkanın içinde bizi renk renk desen desen eklerler karşıladı.

Seçmek zor oldu ama 4-5 çeşit ekler seçip aldık. Yediklerimizden en çok frambuazlı ekleri beğendik. Ama alıştığımız ekler gibi düşünmeyin bu eklerler biraz daha farklı. Bir tanesi bir dilim pastaya bedel.

Paris’te başka şubeleri de olan Paris’in en iyi eklercilerinden L’Éclair de Génie’nin websitesinden adresleri kontrol edebilirsiniz.

Paris’teki bu harika son günümüzü Şanzelize’de tamamladık. Paris’in meşhur çay markası füzyon çay ustası Kusmi Tea’den alışveriş yaptık. Özellikle organik çay serisi Lov organikten bol bol depoladık. Çay seviyorsanız mutlaka uğramanızı öneririm.


Paris’te 5 gün sadece tadımlık bir geziydi.
Paris sindirile sindirile gezilecek; sanatın, modanın ve yemeğin güzel doyumuna ulaşacağınız nadir yerlerden biri.

Bence bir Paris gezisinin temeli; birkaç gün veya birkaç hafta Parisli gibi yaşamak. Emin olun geri döndüğünüzde hayata bakış açınızda iyi anlamda çok güzel değişiklikler olacak.
Yeni bir Paris gezisinde görüşmek üzere! Takipte kalın!