İstanbul Kahve Festivali

Bu yazıyı bir fincan dumanı üstünde kahvenizle okumanız şiddetle tavsiyemdir.
Bu yıl 3.sü yapılan İstanbul kahve festivaline yoğun iş hayatımdan dolayı 3.gün katılabildim. 4 gün süren festivale vaktiniz varsa haftaiçi günlerde katılmanız rahat gezmek açısından daha doğru bir tercih olacaktır aksi takdirde küçük bir kahve tadımı için onlarca kişiyle sıra beklemek zorunda kalabilirsiniz.
Festivale programı ve biletlerine istanbul coffee festival adresinden göz atabilirsiniz. Biletler bu yıl farklı olarak kapıda da satışa çıktı. Geçen yıl biletix dışında bilet alınamıyordu. Davetli olarak katıldığım için bilet sorunsalını aşmıştım.
Küçükçiftlik Parkta olması ulaşım açısından harika seçimdi. Geçen yıl Haydarpaşa Garı nostaljik, romantik bir ambiyans dışında pek istenilen keyfi verememişti. Çok fazla kişi ile vagonlarda kahveyle romantizm fikri ızdıraba dönüşmüştü 🙂
Sabah giriş yaptığımızda çok fazla kişi yoktu. Güvenlik önlemleri yeterli gelmedi bana. Yüzeysel bir çanta araması günümüz Türkiye’si için oldukça cesurcaydı. Kapıdan girince karşınızda paralel uzanmış standlar bizi karşıladı.
En kalabalık noktadan gezimize başladık. En kalabalık yer bilin bakalım neresiydi ? Tabii ki Kurukahveci Mehmet Efendi. Oradaki kalabalığı görünce kahve kültürü konusunda daha yolun çok başında olduğumuzu bir kez daha anladım. Enplus, bosch, arçelik büyük standlar açmıştı. Fakat hiç ilgimi çekmedi ve uğramadım.
İlk kahvelerimizi sarı rengi ve papatyalarıyla hemen gözümüze çarpan Walters Coffee’den denedik. Kenya çekirdek chemexle demlenmişti. Bildiğim bir tattı. Onun dışında stand bu sene daha sönük ve küçüktü geçen yıla göre.
Sonra Coffee Sapiens’in Ümit Yanılmaz tasarımı çok beğendiğim bardaklarında nicaragua san ramon kahvelerimizi içtik. Bu arada beğendiğim tüm bardaklardan birer hatıra aldığım doğrudur 🙂
MOC standı önünde yine her festivalde olduğu gibi kuyruk vardı. (MOC 3. kuşak kahvenin Türkiye’deki ilk isimlerinden). Petra her zaman ki gibi farklı duruşuyla ayrı bir köşedeydi
Brew Lab’da Latte art şampiyonu barista Özkan Yetik‘i görünce koşarak yanına gittik. Cihangir’deki Brew Lab neden kapandı diye isyan ederek lattemizi bekledik. Tabii yine güzel sonuçlar çıktı ortaya.
Aynı standı paylaşan LOL coffee de en sempatik standlardandı. Kahve çekirdek kapları üzerindeki yaratıcı stickerlara ba-yıl-dım. Hatta bir tane aldım bile. Özellikle colombia kahvesi üzerindeki Pablo Escobar -narcos dizisini izleyenler bilir- cuk oturmuştu 🙂
Federal Coffee de festivalin yeni isimlerindendi.
Beni en çok şaşırtan Montag Coffee‘nin parlaması oldu. Kahvesi, ekibi ve bardak tasarımları çok başarılıydı. Starbucks reserve yine kahve hikayesinin anlatıldığı büyük standta yerini almıştı. Bu sene uğramadım açıkcası. Zihni sinir standı da oldukça eğlenceliydi. Pedalları çevirerek kahve öğütebildiğiniz bir köşede vardı.
Coffee deparment, deal coffee biraz küçük ve etkisizlerdi. Aslı Yaman’ın yeni oluşumu Kimma beni etkileyemedi. Coffeeshop düşüncesi olmayan Aslı Hanım’ın girişimi umarım başarılı olur. Coffeetopia’yı festivalde göremedik. Sevgili Hocam Şerif Başaran’ı da keşke görebilseydik dedim.
Yemek bölümü yetersiz ve gereksiz pahalıydı. Tercihimiz geçen yıl olduğu gibi Upper Crust’tan yana oldu. Ispanaklı pizzası favorilerimden. Çırağan Caddesinde küçük mekanlarına da uğramanızı tavsiye ederim.
Küçükçiftlik Park’ın mekan olarak seçilmesi açık alan, çimlere yayılmak için harika olmuştu. Seminerler, workshoplar içinde yeterli alanlar vardı. SCAE nin barista yarışmaları da bir yandan devam ediyordu. Bunlara katılma fırsatım pek olmadı. Açık hava olması aman yağmur yağdı yağacak korkusunu barındırsa da şanslı bir festivaldi ki yağmur yağmadı.
Bunun dışında çeşitli standlarda takı, defter, küçük ev eşyaları vardı. Bu yılki festivalde seramik kahve fincan, tabaklar ve objeler ön plandaydı. Çok şirin ürünler vardı. Özellikle bunlara bayıldım.
Kahvesever olarak bu festivalde çok bulunamasam da gördüğüm kadarıyla olumlu adımlar atılmıştı. Eksikliklerin tamamlanacağı New York, Amsterdam, Londra kahve festivalleri ile yarışacağımız festivallere ulaşacağımızı ümit ediyorum. Bunun için daha fazla okumak, okumak, okumak gerekiyor. Türk kahvesinden başımızı kaldırıp şöyle bir etrafımıza bakmak gerekiyor.
Festival ekibi olarak kafein etkisindeki gülüşlerimizle herkese sevgiler…