The Crown: Kraliçe Sizi Ekran Başına Çağırıyor
Gün geçmiyor ki yabancı dizi dünyasına yeni bir dizi katılmasın. 2016 da ekranda bizlerle buluşan yeni dizilerden biri de The Crown.
The Crown, bu yazımı yazarken hala hayatta olan, sağlık sorunları ile mücadele eden 90 yaşındaki dünyanın en yaşlı, Britanya’da en uzun hüküm süren hükümdarı II.Elizabeth ‘in 1947 yılında tahta çıkması ve devamında gelişen olayları konu alıyor.
Left bank pictures ve sony pictures television tarafından netflix için üretilen dizinin yapımcısı Peter Morgan. Peter Morgan İngiliz kültürünü yaşatanlar listesinin ön sıralarında yer alan, aynı zamanda tarihi bir çok yapıma imza atan bir isim.
The Crown dizisinin ilk sezonu için 100 milyon pound harcanmış. Tarihin en yüksek bütçeli dizilerinden birisi. Hal böyle olunca her ayrıntı ince ince düşünülmüş. Oyuncu seçimi, kostümler, mekanlar izlerken bir puzzle parçaları gibi birbirine geçmiş hissi veriyor. Dönem dizisi yapmak ve başarılı olmak zor bir iştir; öyle görünüyor ki ‘II.Elizabeth aşkına‘ hiç bir masraftan kaçınmayarak The Crown dizisi ilk sezondan bu başarıya çok yaklaşmış.
Dizide II.Elizabeth’in gençliğini canlandıran Claire Foy, ilk bölümlerde ah keşke başka birisi mi olsaydı dedirtirken, dizinin ilerleyen bölümlerinde kraliçenin ruhuyla bütünleşiyor ve performansını iyileştiriyor. II.Elizabeth’in o yaşlardaki videolarını izlediğimde Claire Foy’un rolüne çok iyi çalıştığını da gördüm. Öyle iyi çalışmış ki 1.sezon sonunda kendisinden bir kraliçe yaratmış diyebilirim.
1.sezonda öne çıkan isim, tecrübesiyle süslediği oyunculuğuyla zor bir karakter olan Winston Churchill’i canlandıran özellikle Dexter’dan hatırladığımız John Lithgow.
Kraliçenin eşi halen hayatta ve 95 yaşında olan Edinburgh Dükü Prens Philip’i ise Doctor Who dizisinden hatırlayacağınız Matt Smith canlandırıyor.
Kraliçenin babası Kral VI.George’u ise Mad Men, Fringe, Benjamin Button’un tuhaf hikayesi başta olmak üzere bir çok başarılı yapımda gördüğümüz Jared Harris canlandırıyor.
Kraliçe’nin gölgesinde kalan kız kardeşi Prenses Margaret’ı ise güzelliğiyle oyunculuğunu harmanlayan Vanessa Kirby oynuyor.
Her bölümü sinema tadındaki dizinin müzikleri de Aslan Kral ve Gladyatör filmleriyle 1 Oscar, 1 Grammy, 2 Altın küre kazanmış Alman besteci Hans Zimmer’e emanet edilmiş.
Diziyi izlerken çoğu zaman kendinizi kraliçenin yerinde buluyorsunuz. İnsan neden kral ya da kraliçe olur ki gibi sorgulamalara düşüyorsunuz. Monarşiyi bir kez daha yakından merceğe alıyorsunuz. 20 yüzyılın 2. yarısına şekil veren olaylarla günümüzü karşılaştırıp çoğu kez şaşkınlığa uğruyorsunuz. 1. sayısı yayınlanan ilk dizi dergisi episode dergi de Pınar Bulut’un geniş the crown eleştirisinde özellikle kraliçenin sıkıcılığına ve aslında içinde yaşadıklarının yansıtılmadığına değinmiş. Fakat ben bu durumun sezon finalinde kırıldığını düşünüyorum. İçinde Elizabeth’i ortaya çıkaran bir kraliçeyi gördüğümüzü bunun da beni 2. sezon için daha heyecanlandırdığını söyleyebilirim.
Dizinin 60’ar dakikalık 10’ar bölümden toplam 6 sezon sürmesi planlanıyor. Her sezon kraliçenin hükümdarlığındaki 10 yıl ekrana taşınacakmış. Imdb puanı 8.9/10, metascore 81/100 olan dizi başarı basamaklarını hızla tırmanıyor. Üstelik başarısını ödüllerle de taçlandırıyor.
Dizinin 1 sezonuyla aldığı ödüller:
1.2016 Satellite en iyi drama dizisi
2.2016 Critics Choice Television Awards en iyi yardımcı erkek oyuncu: John Lithgow
3.2017 AFI awards en iyi tv dizisi
4.2017 Altın Küre en iyi drama dizisi ve en iyi dizi kadın oyuncu: Claire Foy
2.sezonda bizi neler bekliyor, bekleyip göreceğiz.
O zamana kadar: God Save the Queen !…
NOT:Diziyi Netflix (online dizi izleme platformu) üzerinden aylık 16 tl’den başlayan fiyatlarla üye olarak izleyebilirsiniz. (İlk ay üyelik bedava, Vodafone red large üyelerine 3 ay bedava)